Barmen de duvar üzerinde asılı duran çiviye bir küçük kâğıt astı. Biraz sonra içeri iki kişi girdi. Onlar da “trio caffee, uno sospeso"(üç kahve, biri askıda) dediler, üç kahve parası verdiler ve iki kahve içtikten sonra gittiler. Barmen "askı"ya yine bir küçük kâğıt astı. Bunun gün boyu böyle sürdüğü anlaşılıyordu.
Biraz sonra içeri iki kişi girdi. Onlar da üç kahve biri askıda istediler, üç kahve parası verip gittiler. Barmen askıya yine küçük bir kâğıt astı.
Bir süre sonra kahveye, üstü başı biraz eski püskü, belli ki yoksul bir kişi girdi ve barmene "uno caffee sospeso "(Askıdan bir kahve) dedi. Barmen hemen bir kahve hazırladı ve yeni müşterinin önüne koydu. Yoksul kişi kahvesini içtikten sonra para ödemeden çıktı, gitti. Barmen ise duvardaki askıya taktığı kâğıtlardan birini kopardı, parçalayıp çöp kutusuna attı.
Bu gözlemimizin sonunda, gözlerimizi yaşartan; fakat kesinlikle örnek almamız gereken bir “İtalyan toplumsal terbiyesi" öğrendik. Yardım etmek için insanların gereksinimlerini belirlerken yalnızca yaşamsal gereksinimlerle sınırlı kalmamalıyız.
Bir Venedikli için, yaşamsal olmasa da kahve, günlük yaşamda önemli bir yer tutmaktadır. Kahve içebilecek kadar parası olmayan kişilere yardım edebilecek düzeydeki kişiler, kendileri bir kahve parası daha ödüyorlar. Yardım ettiği kişiyi görmedikleri için bu kişiler de daha mutlu oluyorlar, kimden geldiğini bilmedikleri bu ikramı kabul eden kişiler ise huzurlu oluyor.
Yardım eden ile alan arasında, bu caffe-bardaki garson gibi, köprü görevi yapan kişilerin ise güler yüzlü ve sevgi dolu olmaları gerekiyor.
Yardım eden ile alan arasında, bu caffe-bardaki garson gibi, köprü görevi yapan kişilerin ise güler yüzlü ve sevgi dolu olmaları gerekiyor.
İçeri giren yoksul bir kişinin "Bana askıda kahve var mı?" diye sormasına gerek bırakmamak için "askıda kahve olduğunu" belirten kâğıt parçalarını kolaylıkla görünebilen bir yere asmak ise bu olgunun çok zarif bir bölümünü oluşturmaktadır.
Dr. Erol BARIN